doç.dr serkan yıldırım Arşivleri - Serkan Yıldırım Blog

yadaBazı meslekler, kişinin içinde taşıdığı duygular, yaşam felsefesi ve hayat deneyimleriyle kesişirler. Örneğin bir tasarımcı, çevresinde gördüğü yaşamı, kendi iç dünyasını, hayata bakış açısını mutlaka tasarımlarına yansıtacaktır. Zira ürettiği tasarım onun tüm bu yaşama dair algısının komplike bir bütünü olan zihninin ürünüdür. Benzer şekilde estetik cerrahi bilimi de diğer tıp uzmanlık alanlarından farklı olarak hekimin kişisel zevklerini, hayata bakış açısını, insanlara ve çevresine olan duyarlılığını az ya da çok sentezleyerek sonuca yansıtan bir yapıya sahiptir. Bu nedenle estetik cerrahi alanına giren bir operasyon ya da estetik bir uygulama yaptırmayı planlayan kişilerin seçecekleri hekim hakkında diğer tıp bilimi alanlarına nispeten daha fazla bilgi edinmek istemeleri çok tabidir.

İnsanların bedenlerini emanet ederek hayatlarına daha mutlu devam etme arzusuyla başvurdukları estetik cerrahı, hekimlik kariyerinin ötesinde de tanıma arzularına yanıt verme isteğiyle kendimden bir hekim, bir seyahat tutkunu, doğa ve hayvan sever ve bir baba olarak bahsetmek istedim, bakalım Estetik Plastik Cerrahi uzmanı Doç.Dr. Serkan Yıldırım kimmiş ?

1996 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olmamla başlayan hekimlik kariyerime estetik cerrahi alanında devam etme kararı aldığımdan beri 19 yıl geçti. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrenciliğim döneminin son birkaç yılında insanlara yaşamlarına daha güzel hissetmenin verdiği özgüvenle devam edebilme ya da kaybedilen bir uzvun işlevsel ve iletişimsel özelliğini tekrar kazandırabilme ilkesiyle çalışan Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi alanında uzmanlaşmaya karar verdim.

Tıpta uzmanlaşabileceğiniz alanlar çok çeşitlilik göstermekle birlikte her biri insan yaşamı için ayrı önem taşır. Hani derler ya “nereniz ağrırsa canınız oradadır” diye, tıp biliminin de her uzmanlık alanı insan canına dokunan bir değer taşır. Ben, kişisel beceri ve kişisel hayat felsefesini yansıtması, sürekli gelişim ve kendini yenileme gibi özelliklere ihtiyaç duyması nedeniyle beni cezp eden estetik cerrahi alanında uzmanlaşmayı seçtim. Ayrıca mutlaka belirtmeliyim ki, işin plastik cerrahiyle ilgili kısmında bir insana elini, çenesini, göğüslerini vb.. yeniden verme gücünün bana sunduğu manevi tatmin çok özel. Kendinizi yüceltme hatasına düşmeden bir insana kaybettiği uzvunu kazandırmanın manevi tatminini yaşamak hiçbir şeyle ölçülemez bir duygu.

2001 yılında Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniği’nde asistanlık dönemini tamamlayarak başladığım ve severek yaptığım işimi “benim yaşamımın başkalarının yaşamına dokunduğu kesişme noktası” olarak görüyorum. İnsanların hayatlarına dokunarak onlar için özgüvenin sağladığı iletişimin kapılarını aralamak tutkusuyla güne başladığım hekimlik yaşamım dışında ilgi duyduğum pek çok alan var. Ancak estetik cerrahların genel ve alışılmış imajından farklı olarak ben elinde fırçasıyla resim yapan ya da spatulasıyla heykelcikler tasarlayan bir hekim değilim. Güzel sanatların yaşamı geleceğe taşıyan ve ayakta tutan gücüne büyük bir hayranlık duymakla birlikte kamuoyunda son yıllarda yaygınlaşan “iyi cerrah iyi resim ya da heykel yapandır” algısına şiddetle karşıyım. Zira öyle olsaydı tüm ressam ya da heykeltıraşlar iyi estetik cerrah olur, yada tüm iyi estetik cerrahların ressam ya da heykeltıraş olması beklenirdi. Tüm bunlara rağmen güçlü bir sanat zevkinin estetik cerrahi alanında önemli bir fark yaratacağına da inanıyorum.

Resim ve plastik sanatlara fili olarak iştirak etmesem de fotoğraf sanatına büyük bir ilgi duyuyorum. En sevdiğim kişisel hobilerimden biri olan fotoğraf, benim için sevdiğim bir yemeği, gördüğüm bir manzarayı, dokunduğum bir yaşamı başkalarına benim gözümden aktarmanın en keyifli yolu. “ışıkla yazmak” anlamına gelen fotoğraf benim yaşamdan aldığım keyfin ışıkla bıraktığı bir iz yada delili gibi. Bu nedenle sıklıkla çıktığım seyahatlerimde yanımdan ayırmadığım fotoğraf makinemle yakaladığım kareleri instagram.com/drserkanyldrm hesabımda paylaşıyorum.

Fotoğrafa olan ilgim dışında doğa tutkunu olduğumu ve özellikle insana “hayatta olduğunu” hissettiren dünyanın yüceliği duygusunu veren dağ zirvelerini, deniz, orman ve insan elinin henüz çok kirletemediği doğa manzaralarını çok sevdiğimi söyleyebilirim. Öyle ki, böyle manzaraların içinde kalmak, bir parçası olmak isterim. Ayrıca doğaya olan sevgim beni sık sık trekking, hiking, kayak gibi outdoor sporlar yapmaya yönlendiriyor.

Yemek, hayattan aldığım keyfin bir diğer tarafıdır. Yemek yemeyi de yapmayı da çok seviyorum. Lezzetli bir yemeğin peşinden kilometrelerce yol gitmeyi hiç düşünmeden göze alabilen bir lezzet tutkunuyum.

Yemek kadar ilgi duyduğum bir diğer konuda tarihtir. Özellikle yaşadığımız coğrafya binlerce yıldır farklı kültürlerin bir arada yaşamasının verdiği zenginlik sonucunda yemek kültürü ve tarih konusunda büyük bir çeşitlilik sunuyor. Ülkemin lezzetlerini ve tarihini keşfetmekten büyük bir keyif alıyorum. Her ne kadar şehirsel alt yapımız ülke genelinde yaşam kalitesini düşürüyor olsa da tarihte bilinen ilk tapınakların (Göbeklitepe), ilk üniversite binasının (Harran üniversitesi) bulunduğu, Amazonların yaşadığı (Samsun), Ayasofya gibi mimarlık tarihinin en iyi strüktür yapısının inşa edildiği, Topkapı Sarayı gibi dünyanın en zengin çini koleksiyonun bulunduğu ve her metrekaresinde binlerce yıl geçmişe gidebileceğiniz bu topraklarda yaşamak bize özgü bir şans diye düşünüyorum.

 İşim, fotoğraf, yemek ve tarih dışında öğrenmek, merak etmek benim için büyük bir tutku. Sürekli öğrenerek hayatta kalabilen, yaşamla bağını öğrenmek ve zihnini doyurmak üzerine kuran insanlardan biriyim. Tüm bu öğrenme süreci içinde geleceğe insanlığı taşıyacak olan şeyin başkaları için iyilik isteyebilen merhamet duygusu olduğuna inanıyorum. Benim merhamet duygum ise en çok çocuklar ve doğa üzerine yoğunlaşıyor.  Çocukların yetişkin egosunun altında ezilmesine ve doğanın da yine insandaki sahip olma egosu sonucu içerisindeki tüm canlılıkla birlikte talan edilmesinden nefret ediyorum.