Tübüler meme, tüberöz meme, hipoplastik meme yada konik meme, keçi memesi gibi farklı isimlerle tanımlanan durum aslında bir meme hipoplazisi yani meme gelişim sürecindeki bir anormalliğin sonucudur. Sebebi halen net olarak ortaya konmamış olmakla birlikte, meme gelişim sürecinde duraksamaya yol açan bir genetik kodlama hatası olduğunu destekleyen çalışmalar mevcuttur.
Bir meme gelişim yetersizliği yada anormalliği olan tübüler meme yada konik meme psikolojik olarak bireyi son derece olumsuz etkileyen ve strese, kaygıya sebep olan bir durumdur ve sağlığı psikolojik, biyolojik ve sosyal bir bütün olarak düşündüğümüzde, düzeltilmesi kaçınılmaz olarak gereklidir.
Nedir tüp meme, tüberöz meme yada tübüler meme ?
Basitçe meme dokusunun normal gelişiminin duraksamasına bağlı bir patoloji olduğunu söylemiştik. Bir tüp meme görüntüsünde karşılaşılabilecek şeyleri şöylece özetleyebiliriz: göğüslerin birbirinden ayrık olması, meme tabanının dar olması, meme altı kıvrımın yüksek olması hatta bazen olmaması, meme başı çevresinin normalden geniş olması ve pofuduk olması, meme dokusunun sanki meme başı çevresinin içine dolmuş gibi fıtıklaşması. Bu özelliklerden sadece biri yada birkaçı yada hepsinin birlikte olmasına göre tüp meme patolojisinin ağırlığı derecelendirilmektedir. Yani sadece bir geniş meme başı çevresi ve hafif fıtıklaşmadan tutunda, tamamen hipoplazik veya meme başına dolmuş bir meme görüntüsü oluşturabilir.
Tübüler meme nin derecesi yada ağırlığı tedaviyi etkilermi ?
Tübüler meme deformitesi derecesine bağlı olarak yapılacak meme estetiği içeriği değişmektedir yani deformiteye bağlı olarak ve kişinin beklentileride dikkate alınarak bir tedavi planlaması yapılır ve tüm detaylar hastayla detaylı olarak irdelenir. Örneğin memenin küçüklüğü ve alt pol darlığını giderirken, hastanız meme başı çevresinde iz istemeyebilir ve bu durumda, geniş meme başı çevresine dokunmayabiliriz, tabiki bunun olası sonuçlarını hastamızla birlikte gözden geçirerek bu kararı vermek en doğrusu olacaktır.
Tüberöz meme estetiği sonrası iz kalır mı ?
Kolayca farkedilemeyen ve tübüler meme görüntüsü ile karşılaştırıldığında gözardı edilebilecek çok ince estetik izler bu operasyon sonrasında kaçınılmazdır. İzler meme altı kıvrıma ve/veya meme başı çevresine yerleştirilir ki farkedilmeleri çok zordur. Ancak bazen sadece yağ enjeksiyonu ile düzeltilebilecek tübüler meme durumlarında hiç iz bırakmadan da estetik meme görünümü sağlanabilir.
Memeye yağ dokusu enjeksiyonu tüp meme tedavisinde önemlimidir ?
Yağ enjeksiyonuyla meme büyütme estetiği uygulamaları tübüler meme tedavisinde elde ettiğimiz estetik sonuçlar üzerine son derece önemli katkılar sağlamıştır. Daralmış meme konisinin genişletilmesi, meme altı dokusundaki bantların kırılması ve meme büyütmenin sağlanması anlamında kök hücreden zengin yağ enjeksiyonu bizim için çok önemli uygulamalar haline gelmiştir.
Tüberöz meme estetiğinde meme silikonu kullanmak gerekir mi ?
Meme büyütme estetiği hastalarımızın yaklaşık %5 lik bölümünü tübüler memeli hastalar oluşturur. Tübüler meme nin derecesine ve hastanın beklentisine göre yuvarlak silikon yada damla silikon, çoğunlukla memeye yağ enjeksiyonu ile beraber kullanılarak meme büyütme ameliyatı tamamlanır.
Tübüler meme estetiğinde ne zaman normal yaşama dönerim ?
Günlük aktivitelerinize dönmeniz 1-2 gün alır, 5-7 gün içerisinde hafif spor, egzersiz ve iş yaşamına dönebilirsiniz. 3-4 hafta içerisinde hiçbir kısıtlama kalmaksızın tamamen normal yaşama dönersiniz.
Asla Dolguyla Meme Büyütme Yaptırmayın !
Meme büyütme estetiği için bana gelen hastalarım sıklıkla dolguyla meme büyütme işlemini sorarlar, tabiki onlar için cazip bir yöntem ama malesef işin aslı hiçde öyle değil.
Göğüs büyütme estetiği isteyen ancak ameliyat korkusu yada çekincesi nedeniyle bir türlü karar veremeyen kimseler için “dolguyla meme büyütme” son derece cazip bir yöntem olarak gözüküyor. Malesef ticari zihniyeti ön plana çıkaran bir takım hekim yada hekim olmayan kimseler tarafından, hastaların yalnış bilgilendirilmesi, ileride ciddi sağlık problemi oluşturacak bir uygulama yaptırmalarına sebep oluyor.
Etik değerlere sahip hiçbir estetik plastik cerrahi uzmanı dolguyla meme büyütme estetiği yapmaz, çünkü,
-dolgu maddelerinin, görüntüleme yöntemlerinde nasıl bir etkiye sebep olduğunu gösteren yeterli bilimsel çalışma yoktur
-meme kanseri gibi kadınlarda en sık görülen kanser türüne sahip bir organın içine dolgu uygulaması yapılmasının olası klinik sonuçları araştırılmamıştır
-avrupada daha önce ünlü bir dolgu firmasının meme için çıkardığı dolgu, birtakım olumsuz sonuçlar ve şüpheler nedeniyle üretimden kaldırılmış ve meme dokusunda kullanımı durdurulmuştur
-meme dokusu içerisine yapılan dolgu uygulamasının emzirme
sırasında süte geçişi ve olası olumsuz sonuçlar araştırılmamıştır
-meme dolgusu için kullanılan dolgu maddesi malesef, yaygınlığı ve güvenilirliği konusunda yeterli bilgimiz olmayan bir dolgu markasıdır
-silikon protez uygulamalarının görüntüleme yöntemleri ve meme kanseri oluşumu üzerine etkileri yüzlerce bilimsel araştırma tarafından çalışılmış ve silikon ptotez kullanımına engel olacak herhangibir olumsuz sonuç elde edilmemiştir.
Bu ve daha sıralayabileceğimiz pekçok sebepten dolayı, bizim için son derece kolay bir yöntem olmasına karşın, dolguyla meme büyütme estetiği uygulaması yapmıyorum.
Meslek hayatımda daha önce göğsüne dolgu yaptırıp, enfeksiyon, ağrı, şekil bozukluğu vs gibi sebeplerden dolayı dolguyu temizletmek için başvuran 3 hastam oldu, hepsinin ameliyatı sırasında gördüğüm manzara son derece ürkütücüydü. Dolgu malzemesi çamur gibi heryere yayılmış
ve çevre dokunun normal özelliklerini değiştirmişti, bu dokunun temizlenmesinin ne kadar zor olduğunu ve sağlıklı dokuları ne hale getirdiğini görmek, göğüslere dolgu uygulaması yapmamak konusunda ne kadar haklı olduğumun ispatı olmuştur benim için.
Sonuç olarak, konuyla ilgili güvenli malzemeler üretilinceye ve gerekli bilimsel çalışmalar yapılıncaya kadar, dolguyla meme büyütme işleminden uzak durmanız, sağlığınız için son derece yerinde bir karar
olacaktır. Bugün için meme büyütme estetiğinde kullanılan 2 temel yöntemin silikonla meme büyütme ve yağ enjeksiyonuyla meme büyütme olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Unutmayın sağlığınız bizim için herşeyden önemlidir.
Meme sarkması ve çatlakların tedavisi
Doğum ve bebek sahibi olmak elbette bir kadın için muhteşem bir olay. Belkide çoğu kadın için yaşamın en anlamlı noktalarından birisi. Tabiki bu kadar muhteşem bir fizyolojik ve duygusal olayın sonucunda annede birtakım biyolojik değişiklikler meydena geliyor.
Kaçınılmaz bu değişiklikler kısmende olsa anne olan kadının daha sonraki yaşamında bir takım olumsuz psikolojik durumlara sebep olabiliyor. Özellikle doğum sonrası süreçte emzirmenin sona ermesiyle ve hormonal değişimle birlikte göğüs volümünde ciddi bir azalma ve çoğu zaman meme sarkması ile kendini gösteriyor.
Bu yazımızda hamilelik sonrası görülen meme sarkması, küçülme ve çatlak oluşumu konusunu inceleyeceğiz ve bu problemlerin nasıl çözülebileceği konusunda önerilerde bulunacağız.
Ne oluyorda emzirme ve sonrasında göğüslerde sarkma, meme sarkması, çatlak ve küçülme oluyor ?
Gebelik süreci ve sonrasındaki emzirme döneminde hormonal değişimlere paralel olarak göğüs dokusunda bir büyüme, gelişme meydana gelir. Bu hormonal değişime ek olarak anne adayının fazla kilo almasıda meme dokusundaki yağlanma ve büyümeyi daha ileri bir aşamaya götürür. Bu büyümeye deri ve deri altı dokusu genişleyerek cevap vermek zorundadır. İşte gebelik ve emzirme dönemi sona erdiğinde ve beraberinde normal kiloya dönüldüğünde, meme dokusu küçülecek, hacim kaybedecek, gevşemiş ve genişlemiş olan deri ve derialtı bağ dokusu yerçekimininde etkisiyle aşağıya doğru yer değiştirecektir.
Görülen meme küçülmesi, göğüs sarkması ve çatlak oluşmasının sebebini böylece özetleyebiliriz.
Bu meme sarkması, küçülme ve çatlak oluşumunu engellemek için neler yapılabilir ?
Elbette bu süreci sadece birtakım tedbirler ile durdurmak mümkün değildir. Ancak genetik alt yapınız sağlam ise, cilt elastikiyetiniz iyi ise ve gebelik ve sonrası süreçte aşırı kilo alıp-verme süreci yaşamadıysanız bu durumu engelleyebilirsiniz.
Göğüs sarkması ve küçülme nasıl tedavi edilmektedir?
Göğüs sarkması ve küçülmenin tedavisinde yapılabilecek farklı uygulamalar mevcuttur. Aslında temelde 3 temel yöntem olduğunu söyleyebiliriz. Silikon meme protezi uygulamaları, protezsiz meme dikleştirme operasyonları ve memeye yağ enjeksiyonu kullanılabilecek temel prosedürlerdir.
Meme sarkması tedavisinde hangisi ençok tercih edilen yöntemdir ?
Bu soruya net bir cevap vermek doğru olmaz, kişinin vücut özelliklerine ve tercihlerine göre en uygun yöntemin seçilmesi çok daha doğru olacaktır. Örneğin bugün için halen silikon protez ameliyatı meme büyütme amacıyla kullanılan en etkin yöntem olmakla birlikte, volümü yeterli olan ancak sarmış olan göğüslerde sadece meme dikleştirme yada meme toparlama operasyonları etkin yöntem olarak kullanılabilir.
Tabiki uygun olan hastalardamemeye yağ enjeksiyonu yapılarak, bu sarkma ve küçülmelerin tedaviside mümkün
olmaktadır. Yani kişinin vücut özellikleri, tercihleri, beklentileri ve uzman olarak bizim görüşlerimiz dikkate alınarak en uygun yöntemin seçimi doğru olacaktır.
Silikon protez kullanılmadan meme büyütme ve meme dikleştirme estetiği mümkünmüdür ?
Elbette mümkündür. Tabiki silikon protez kullanılarak meme dikleştirme ve meme büyütme operasyonu yapılması bugün için halen altın standarttır. Ancak uygun olan göğüslerde hiç protez kullanmdan meme dokusunun tekrar şekillendirilmesiyle, meme toparlama ve meme dikleştirme estetiği yapılması mümkündür. Yine son yıllarda sıkça kullandığımız yağ enjeksiyonları ile, hem meme dokusunu büyütmek hemde yağ dokusu içerisindeki yoğun kök hücrelerden faydalanarak deri elastikiyetini yeniden onarmak ve yapılandırmak mümkün olmaktadır.
Özellikle meme büyütme estetiği için silikon protez kullanımıyla ilgili kaygılar için ne söyleyebilirsiniz ?
Çok net bir şekilde bugün kullanılan silikon protezlerin son derece güvenli tıbbi teknolojik materyaller materyaller olduğunu söyleyebiliriz. Halen meme büyütme ve meme toparlama estetiğinde bugün silikon protezlerin tüm dünyada ensık tercih edilen yöntem olduğunu hatırlatmakda fayda görüyorum. Yani okuyucularımız bu konuda rahat olmalılar, tabiki tercihlerini bu yönde kullanmak zorunda değiller, ama gerektiğinde bu yöntemin çok güvenle kullanıldığını bilmelerini isterim.
Bahsettiğiniz bu yöntemlerin birlikte kullanılması mümkünmüdür ?
Elbette bazen bu yöntemlerin birlikte kullanılması gerekebilir. Burada amaç hastanın taleplerini ve beklentilerini en iyi şekilde karşılamaktır. Örneğin bazen dikleştirme estetiği ile birlikte silikon protez kullanmak gerekebilir yada dikleştirme ile birlikte yağ enjeksiyonu veya silikon protez ile birlikte yağ enjeksiyonu yöntemlerini beraber kullanmayı tercih edebiliyoruz.
Bu yöntemler meme cildinde oluşan çatlaklarında giderilmesini sağlarmı ?
Bu yöntemler direkt olarak çatlakların tedavisi amacıyla kullanılmaz ancak göğüs dokusunda yapılan toparlama ve büyütme sayesinde çatlaklarda bir azalma yada çatlakların farkedilirliğinde bir hafifleme meydana gelebilmektedir.
Bunun dışında daha öncede bahsettiğimiz gibi kök hücrelerin yeniden yapılandırıcı potansiyeli çatlaklar
üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmaktadır.
Çatlakların giderilmesi için başka yöntemler mevcutmudur ?
Bu soruya verebileceğimiz en güzel yanıt Fraksiyonel Lazer uygulamaları olacaktır. Lazer uygulamaları sayesinde derinin üst tabakasının yenilenmesi ve bağ dokusunun sıklaştırılması sayesinde, hem derinin tonusu artırılmakta, hemde çatlakların farkedilirliğinin azalması gibi olumlu sonuçlar elde edilmektedir. Bizde kliniğimizde göğüs ve karın çatlaklarının giderilmesinde Fraksiyonel Lazer uygulamalarını sıklıkla ve başarılı bir şekilde kullanmaktayız.
DOLGUYLA YÜZ ESTETİĞİ NDE YENİ YAKLAŞIM: 3 BOYUTLU ŞEKİLLENDİRME
Estetik Dolguyla 3 Boyutlu Yüz Estetiği 10 dk. da 10 yıl gençleşmek mümkün !
Son yıllarda estetik cerrahi uygulamalarında büyük ilerlemeler kaydediliyor. Özellikle ameliyatsız estetik uygulamalarına olan büyük rağbet bu alandaki gelişmelerinde önünü açıyor. Aslına bakarsanız kişilerin ameliyatsız estetiğe ilgi duyması rağbet etmesi çokda anlaşılabilir bir durum, çünkü anestezi almadan, kanama olmadan, bir iyileşme dönemi gerektermeyen uygulamaları tabiki hepimiz tercih ederiz. Bu alandaki en etkileyici ve tercih edilen uygulamalardan bir taneside tabiki yüz dolgusu ve dolgu estetiği uygulamalarıdır.
Yüz dolgusu yada dolgu estetiği nedir ? Nasıl uygulanır ?
Aslında pekçoğumuz artık bu konularda bilgi sahibiyiz ancak burada kısaca anlatmak gerekirse, vücuda uyumlu olan bir maddenin dokuya verilmesiyle, dokuya hacim kazandırılması, yeniden şekillendirilmesi ve kırışıklıkların ortadan kaldırılması işlemidir. Yüz dolgularını muayenehane koşullarında ve özel soğutucular yardımıyla hastanın neredeyse hiç ağrı hissetmemesini sağlayarak gerçekleştirebiliyoruz. İşlem çok ince ve özel uçlu kanüller yardımıyla uygun doku katmanına dolgunun verilmesiyle gerçekleştiriliyor. İşlemden sonra hafif bir kırmızılık ve şişlik olabiliyor ancak 2-3 saat içerisinde tamamen normale dönüyor hatta pekçok hastada herhangibir kırmızılık yada şişlik dahi oluşmuyor.
İşlem aslında bir yüz şekillendirme işlemi yani bir nevi yüz estetiği yapıyorsunuz ?
Bu nokta önemli bir zihniyet farklılığını yansıtmaktadır dolgu uygulamalarında. Pekçok hasta ve hekim tarafından dolgu uygulaması sadece bir bölgedeki kırışıklığın açılma işlemi olarak algılanmaktadır, durum böyle oluncada siz yüzün sadece bir bölümünü düzeltmiş olursunuz o kadar. Oysaki yüze bütüncül bir yaklaşım yüz estetiği uygulamalarında olduğu gibi buradaki temel prensip olmalıdır. Yani sadece burun kenarı kırışıklığını düzelttiğiniz bir hastada göz altı çukuru derinleşmişse, elmacık kemikleri ve orta yüz volümü azalmışsa, yanaklar çökmüşse istediğiniz gençleşmeyi malesef elde edemezsiniz. Dolayısıyla dolgu ile yüz gençleştirme isteyen bir kişide ben tüm yüzdeki volüm kaybını, bozulan oranları, sarkmaları değerlendiririm ve bunların düzeltilmesi için hastama bir plan hazırlarım.
Bu plan içerisinde kişisel taleplerde dikkate alınarak bazı eklemeler, yada çıkarımlar veya uygulanacak dolgu miktarlarında değişiklikler yapılabililir elbette. Örneğin bazı hastalar elmacık kemiğinin dolgun olmasından hoşlanırken, bir diğeri elmacık kemiğine yapılacak dolgunun sadece sarkan yüzü yukarı alacak miktarda ve doğal olmasını talep edebilir, dolayısıyla beklenti analizi en az mevcut problemlerin analizi kadar önemlidir.
Dolguyla yüz estetiği uygulamasında neler yapabiliyorsunuz ?
Bugün artık inanın dolgu ile neredeyse bir yüzde cerrahi olarak yapabileceğimiz çoğu şeyi yapmak mümkün. Düşünsenize bir hastanın burun şeklini, çene ucu görünümünü, elmacık kemiğinin dolgunluğunu, göz altı çukurları, yanak çöküntülerini, şakak çöküntülerini dolgu ile gidermek mümkün. Yani 10 dk. lık bir uygulama ile yüz hatlarını değiştirmek, yüzünüzdeki orantısızlıkları gidermek veya yaş ile ortaya çıkan hacim kayıpları, çukurlaşmalar, kırışıklıklar ve sarkmaları tamamen giderebiliyoruz. Örneğin profil görünümünden hoşlanmayan bir hastanın görünümünü burun dolgusu ve çene ucu dolgusu ile düzelttikten sonra fotoğrafını çekip kendisine gösterdiğinizde, hayretle ve büyük bir mutlulukla kliniğimizden ayrıldıklarına çokça şahit olmuşumdur.
Hastalar dolguyla yüz estetiği yaptırırken nelere dikkat etmeliler ?
Bu noktada 2 önemli şey var dikkat edilmesi gereken; bir tanesi tabiki doğru hekim seçimi. Burada dolgu uygulamasının sadece bir enjeksiyon olmadığını anlayabilirsek, hekim seçiminin niçin önemli olduğunuda kavrayabiliriz. Enjeksiyon bir teknisyenlik işidir oysaki burada bahsettiğimiz şey, “Yüz Estetiği” cerrahisi ile yapılabilecek şeylerin “Yüz Dolgusu” uygulamaları ile gerçekleştirilmesidir. Dolayısıyla bunu yapacak hekimin yüz anatomisini çok iyi bilmesi, yüzdeki estetik oranlara hakim olması gerekir. Sadece bunlar yetermi tabiki yetmez, bunların yanısıra hekimin estetik görüsü ve uygulama beceriside önem kazanır. Bu bakımdan “Dolguyla Yüz Estetiği”
uygulaması yapacak hekimlerin, yüz estetiği konusunda tecrübeli Estetik Plastik Cerrahi uzmanları olması gerektiğini düşünüyorum.
Diğer önemli nokta ise kullanılan dolgu malzemesinin kalitesi, gerek hastanın güvenliği gerekse dolgunun kalıcılığı açısından hastaların buna çok dikkat etmesi gerekiyor. İşlem öncesi mutlaka kullanılacak dolgu malzemesinin markası ve güvenilirliği ile ilgili bilgi talep edilmelidir. Hatta piyasada güvenilebilecek 3-4 dolgu malzemesi dışındaki dolguların
kullanımına onay vermemeleri gerekir.
Dolguyla yüz estetiği yaparken sıklıkla hangi bölgelere dolgu uyguluyorsunuz ?
Hastalarımız en sıklıkla yanak dolgusu, dudak dolgusu ve burun dolgusu için kliniğimize başvuruyorlar. Özellikle dolguyla burun estetiği sonuçlarından çok memnun kalıyorlar, hatta pekçoğuna bir iki dolgu uygulamasından sonra kalıcı bir şekilde burun estetiği yapıyoruz. Bunun dışında çene ucu dolgusu, elmacık dolgusu ve şakak dolgularınıda yoğun bir şekilde uyguluyoruz. Hastalarımızın bir kısmı 12-18 aylık aralıklarla dolguyla yüz estetiğine devam ederken bir kısmı yüz germe ve çene ucu estetiği ameliyatına karar veriyorlar. Yani aslında burada dolguyla yüz estetiği uygulamalarının, ameliyatlı ve kalıcı işlemler için bir aşama olarak kullanıldığını, hastayı bu işlemlere hazırladığınıda görüyoruz. Tabiki bu yüz güzelleştirme dolguları dışında, kliniğimizde burun kenarı, göz çevresi ve dudak çevresi kırışıklıklar içinde sıklıkla dolgu uygulamaları yapıyoruz.
Dolguyla Yüz Estetiği sonrası kişi kalıcı bir sonuç isterse ne yapıyorsunuz ?
Hastalarımızın yaklaşık %40 ı dolgu ile yüz şekillendirme sonrasında kalıcı sonuç talep ediyorlar. Burada hastanın ihtiyaçlarına göre farklı uygulamalar ve kombinasyonlar söz konusu, örneğin bir hastaya sadece kök hücreden zengin yağ enjeksiyonu yaparken, bir diğerine yüz germe, göz kapağı estetiği ve yağ enjeksiyonu kombinasyonu yapmanız gerekebiliyor. Burada bizim tespit ettiğimiz ihtiyaçlar ve hastanın beklentilerinin aynı
potada eritilmesi son derece önemli.
Dolguyla yüz estetiği uygulamalarının dezavantajları varmıdır ? varsa nelerdir ?
Tabiki her yöntem gibi dolguyla yüz estetiği uygulamalarınında dezavantajları var, bir kere en önemlisi sonucun geçici olması. Ancak düşündüğünüzde 10dk lık ameliyatsız, kanamasız bir uygulama size 12-18 aylık bir sonuç sağlıyorsa bu bence bir dezavantaj olmaktan çıkar. Diğer taraftan uygulamaya bağlı oluşabilecek bazı yan etkiler her tıbbi işlemde olduğu gibi buradada mevcuttur ancak bu yan etkilerin görülme olasılığı son derece düşüktür, neredeyse yok gibidir diyebiliriz.
Dolguyla birlikte kullandığınız ameliyatsız yöntemler varmıdır ?
Yüzün ihtiyacına ve beklentiye göre, yüz dolgusuyla birlikte Fraksiyonel lazer, Radyofrekans, PRP ve Mezoterapi, İple yüz askılama yöntemlerini kliniğimde sıkça kullanmaktayım. Dolgu ile yüzü şekillendirirken, bu yöntemler ile cilt elastikiyetini artırmak, kollajen sentezini artırmak
ve ince kırışıklıkları açmak elde edilen sonucun bir üst seviyeye taşınmasını sağlıyor. Dolayısıyla elimizdeki yöntemleri kombine ederek kullanmak çok daha iyi sonuçlar doğuruyor. Yani bir bakıma onarımı yapıp üzerine cila atıyoruz diyebiliriz :).
Estetik operasyonlarda iyi bir sonuç elde etmek için dikkat etmeniz gerekenler
-Bu konuda en önemli nokta tabiki doktor seçimi ve doğal olarak ben size yaptıracağınız her estetik girişimde, doktorunuzun mutlaka bir plastik cerrahi uzmanı olmasına özen gösterin diyorum. Maalesef günümüzde pek çok hekim hatta bazen hekim olmayan kimselerin bile estetik cerrahi girişimleri yaptıklarını duyuyor ve görüyoruz. Olumsuz sonuçlar yaşamamak ve pişman olmamak için bu konuda eğitim almış Plastik Cerrahlardan asla vazgeçmeyin ve doktorunuzun Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı olduğunu mutlaka teyit edin.
-Plastik Cerrahınızın eğitimi, uzmanlık seviyesi ve yaptığı işler ile ilgili olarak mutlaka bilgi edinin. Basın yayın organlarında sıkça yer almanın tek başına iyi cerrah veya iyi hekim olmak anlamı taşımadığını unutmayın. Yazılı basın ve görsel medyada yer almayan pek çok Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahın yüksek hasta memnuniyeti oranlarıyla çalıştığını göz ardı etmeyin.
-Sizin beklentinizi tam olarak anlamaya çalışmayan ve her talebinizi ‘gerçekçi olmayanlar dahil’ çok basit – yaparız tarzında cevaplayan estetik cerrah lara temkinli yaklaşın.
-Dijital ortamda yapılan simülasyonların sizi yanlış yönlendirebileceğini unutmayın. Canlı bir dokuda yapılacak uygulamaların sonuçlarının, bir takım programlar yardımıyla fotoğraflar üzerinde yapılan şekillendirmeler ile aynı olmasını beklemek benim kanaatimce doğru bir yaklaşım değil. Bunun yerine estetik cerrah ınızın daha önceden yapmış olduğu işleri görmenizi, dolayısıyla bir fikir sahibi olmanızı ve sizde yapılacak uygulamalar ve olası sonuçları hakkında bilgi edinerek karar vermenizi tavsiye ediyorum. Bu değerlendirmeler sonrasında dijital simülasyon isteyebilir ve sonuç hakkında tahmini fikir sahibi olabilirsiniz.
-Asla başkalarının yönlendirmesi ile bir estetik cerrahi girişimine karar vermeyin, kendi talepleriniz ve istekleriniz doğrultusunda ve siz istediğiniz için yapılacak girişimlerin uygun olacağını unutmayın.
Bir Estetik Cerrahi Ameliyatından Önce Nelere Dikkat Etmeniz Gerekir
-Doktorunuzun konusunda deneyimli bir Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı olmasına dikkat edin. Diğer pekçok branş hekiminin etkin olmadıkları halde malesef Estetik ameliyat yaptıklarını ve olumsuz sonuçlarla karşılaşıldığını unutmayın.
-Görüşme sırasında kullanmakta olduğunuz her türlü ilaç ve bitkisel ürünleri mutlaka doktorunuzla paylaşın.
-Genel anestezi ve derin sedasyon altında gerçekleştirilecek estetik ameliyat için, operasyon öncesi 6 saatlik mutlak diyet gerekmektedir, doktorunuz bu durumu size mutlaka detaylı olarak aktaracaktır, kendi sağlığınız açısından bu kurala mutlaka uyunuz, uymadığınız takdirde mutlaka hekiminizle paylaşınız.
-Eğer sigara kullanıyorsanız estetik ameliyat için 3–5 gün önce sigaraya son vermeniz, özelliklede operasyon sonrası erken dönemde kesinlikle sigara kullanmamanız gerektiği size hatırlatılacaktır. Bir taneden bir şey olmaz mantığıyla hareket etmemenizi, bu kurala uymadığınız takdirde sizi ve bizi üzecek ciddi sonuçlarla karşılaşacağınızı hatırlatmak isterim.
-Daha önceden geçirmiş olduğunuz her türlü operasyon, hastalık ve alerji hikayenizi mutlaka doktorunuzla paylaşın.
Benlerinizi Asla İhmal Etmeyin!
Vücudunda ben olmayan insan neredeyse yok gibidir. Bazı kimselerde tüm vücuda yayılmış irili ufaklı yüzlerce ben görülebilirken, bazı kimselerde çok daha az sayıda benle karşılaşabilmekteyiz. Hatta bazen kişiyi çok rahatsız eden bu benler birde bakarsınız ki bir başkasında güzelliğine güzellik katan adeta aksesuar gibi yerleşivermiştir, kimi zaman dudağa, kimi zaman burun kanadına sanki bir hızma misali. Peki, nedir benlerle ilgili bilimsel gerçekler birlikte gözden geçirelim.
Benler aslında vücudumuzda normalde de bulunan ve deriye rengini veren melanosit dediğimiz hücrelerin bir araya toplanarak oluşturdukları doku parçalarıdır ve aslında iyi huylu tümör dokularıdır. Doğuştan oluşabildikleri gibi sonradan hayatın belirli dönemlerinde oluşabilme özelliğine de sahiptirler. Benler çok farklı karakter ve şekilde karşımıza çıkabilirler, renkleri kırmızı, kahverengi, mavi veya siyah ve hatta bu renklerin karışımı şeklinde olabilir. Büyüklükleri ise birkaç milimetreden, neredeyse bütün bir sırtı kaplayacak büyüklüğe yani onlarca santimetreye değişebilir.
Benler tehlikelimidir?
Yukarda kısmen tarif ettiğimiz doğuştan mevcut olan üzeri genelde kıllı, kahverengi-siyah renkli, içerisinde homojen bir renk dağılımı olmayan, büyük benlere biz tıp dilinde konjenital dev kıllı nevüs (yani doğumsal kıllı ben) adını vermekteyiz. Halk arasında bu benlerin oluş mekanizmalarıyla ilgili mesela hamileyken ciğer kanı damlaması gibi çok değişik inanışlar mevcuttur, tabiî ki bunların hiçbirinin bilimsel bir gerçekliği bulunmaz. Burada bizim için önemli olan nokta bu benlerin mümkün olan en erken yaş veya dönemde, vücuttan uzaklaştırılması gerekliliğidir, çünkü biz bilmekteyiz ki bu benlerden hayatı tehdit edecek kadar kötü ve hızla yayılan, malin melanom adını verdiğimiz deri kanseri gelişme ihtimali oldukça yüksektir.
Bunun yanı sıra doğumda mevcut olmayıp sonradan ortaya çıkan benlerde zaman içerisinde malin melanom dediğimiz cilt kanserine dönme potansiyeline sahiptir.
Burada bir benin kansere dönme ihtimalinden söz ederken aşağıda sıraladığım bazı kriterlerin bizim için haberci belirtiler olduğunu belirtmekte fayda görüyorum.
-Açık tenli, renkli gözlü kişilerde gelişen benler
-Mevcut bir benin renginde, boyutlarında,sınırlarında değişiklik olması, kanama yapması
-6mm den büyük sınırları düzensiz, kahverengi-siyah benler
-Kahverengi-siyah bir benin renginde açılma olması
-Sık sık travmaya maruz kalan benler
-Mavi – siyah renkli benler
-Ailede cilt kanseri (melanom) hikayesi olması
Bu bulgular veya belirtiler mevcut olan kişi mutlaka benlerini bir plastik cerrahi veya dermatoloji uzmanına muayene ettirmeli, gerekirse benleri takibe alınmalı hatta kesin çözüm olarak şüpheli görülen benler plastik cerrahi tarafından alınmalı ve risk sıfırlanmalıdır.
Ben aldırma kansere yol açarmı?
Bu inanışın hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır. Hatta tam tersine yukarıda da belirttiğim gibi, benlerin alınmaz ise kansere dönebilmekte ve hızla yayılarak kişinin hayatına mal olabilmektedir. Sırf bu yanlış inanış nedeniyle pek çok hastamız çok geç kalmakta mevcut benleri kansere döndükten hatta yayıldıktan sonra bize başvurmakta, söz konusu benler alındıktan sonra patoloji sonucu kanser geldiği içinde, sanki cerrahi müdahale nedeniyle kansere dönüşüm oldu gibi yorumlamaktadırlar. Size tavsiyem asla
bu söylentilere kulak asmayın ve mevcut benlerinizi mutlaka bir plastik cerrahi uzmanına gösterin.
Ben aldırma zormudur?
Ben aldırma gerçekten çok kolay bir işlem. Lezyonun büyüklüğüne göre değişmekle birlikte, bir benin lokal anestezi altında alınma süresi bazen 5-10dk.yı geçmez ve siz bu işlem sırasında hiçbir ağrı veya acı duymazsınız.
Benler lazerle yakılabilirmi?
Benlerin cerrahi olarak alınması dışında lazer, yakma veya dondurma yöntemleri kullanılmaktadır ancak uygun olan benlerde bu yöntemler kullanılmalıdır. Benin mutlaka tahlile gönderilmesi gereken durumlarda ve/veya benin 2-3 mm den büyük ve derin olduğu durumlarda, iyileşme sürecinin hasta açısından çok daha konforlu geçmesi ve daha az iz kalması nedeniyle ben alımı nın mutlaka cerrahi olarak yapılmasını tavsiye ediyorum. Bunun dışında yüzeysel olan, tahlile gitmesi gerekmeyen, 2-3mm lik benlerde lazer yöntemini kullanıyorum.
Ben aldırmak sonrasında iz kalırmı?
Ben aldırmak sonrasında hiç kimsenin kolay kolay fark edemeyeceği, incecik bir çizgi halinde izler kalmaktadır. Ancak benin büyüklüğü ve lokalizasyonuda kalacak izin büyüklüğü üzerinde önemli rol oynar. Bu arada tabiî ki işlem sonrası iyileşme sürecinde güneşten korunmak, silikonlu iz pomadları kullanmak gibi önerilere uyulduğunda neredeyse hiç iz kalmaz diyebilmekteyiz. Aslına bakarsanız yukarıda bahsettiğimiz tehlikeli benlerde zaten iz konusu en son düşünülmelidir, zira ortada tıbbi bir gereklilik söz konusudur. Kaldıki iz konusunda tereddüt eden hastalarıma ben hep şunu söylerim “orda zaten büyük, renkli, deriden kabarık ve göze çarpan bir lezyon var iken, onun alınmasından sonra kalacak iz deri ile aynı renkte, kabarık olmayan ve neredeyse hiç fark edilmeyen bir karakterde olacaktır”. Dolayısı ile iz kalacakmı diye düşünmek gereksizdir. Tabiî ki işlemin, işin ehli bir Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı tarafından yapılması oldukça önemlidir.
Estetik amaçlı olarak ben alınırmı?
Kansere dönme tehlikesi olmayan ancak sadece görünüm olarak problem oluşturan benlerde söz konusudur. Pek tabiî ki bu benlerde estetik amaçlı olarak lokal anestezi ile alınabilir. Ben aldırma işleminden sonra neredeyse hiç iz kalmaz. Ancak işlemin konunun uzmanı bir Plastik Cerrah tarafından gerçekleştirilmesi ve işlem sonrası önerilere uyulması şarttır.
Dikiş izi kalacakmı ?
Yapılan her cerrahi müdahaleden sonra mutlaka dikiş izi kalacağı bilinmelidir. Estetik cerrahlar olarak bizlerin yaptığı ise, dokuya saygılı davranarak, dokuya uyumlu dikiş materyalleri tercih ederek ve kendi yaptığımız kesileri vücut konturları ve hatları içine saklayarak izlerin mümkün olan en az şekilde fark edilmelerini sağlamaktır. Hatta bu dikiş izlerinin fark edilmesinin neredeyse imkansız denecek kadar zordur. Bu konuda hemen her zaman başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Sonuç olarak, iz kalmaması diye bir durum şu anki bilimsel ve teknolojik ortamda mümkün değildir, ancak estetik-plastik cerrahlar bu izleri gizleyebilir ve/veya fark edilirliğini an aza indirecek şekilde çalışırlar.
Dikiş izi kalması nasıl en aza indirgenir ?
Bir estetik cerrahi uzmanının yaptığı herhangibir estetik operasyonda, kalan izin en az farkedilecek şekilde olması gerekir, dikiş izi kalacakmı sorusuna verilecek cevap olabilecek enaz ve belirsiz iz kalacak şeklinde olabilir. Bu noktada hastaya ait faktörler, çevresel faktörler olduğu gibi bize yani plastik cerrahlara ait faktörlerde mevcuttur. Aşırı iz kalmaya yatkın bir cilt tipinde eğer cerrahınız iz konusunda gereken özeni göstermez ise sizi rahatsız edecek bir sonuç ortaya çıkar.
Dikiş izi konusunda dikkat edilmesi gerekenler nelerdir ?
Bir estetik cerrahi uzmanı mutlaka dokuya saygılı teknik kullanmalı, dokuya enaz reaksiyon verecek dikiş materyallerini tercih etmeli, mutlaka iç dikişler kullanmalı, dikiş hatları mutlaka özel bantlarla desteklenmeli, izler vücut kıvrımlarına uygun ve gizlenebilir olarak planlanmalı ve zamanı geldiğinde özel silikonlu iz kremleri kullanılmasını sağlamalıdır.
Dikiş izi konusunda çevresel faktörler nelerdir ?
Güneş ışınları dikiş ve yara izleri üzerinde olumsuz etkiye sahiptir, mutlaka izlerin koruyucu kremler ve kıyafetler ile güneşten korunması gerekir. Bunun yanında cildin ve yaranın kuru kalması iz konusunda olumsuz ortam oluşturur.
İz kalması konusunda kişiye ait faktörler nelerdir ?
Özellikle koyu renkli ten yapısına sahip kimselerde açık tenlilere oranla daha belirgin izler olabileceği söylenebilir. Bunun yanısıra iz kabarması dediğimiz hipertrofik skar ve keloid oluşumuna yatkın bireylerin iz konusunda şanssız olduklarını söyleyebiliriz.
Estetik burun ameliyatı sonrası burun düşermi ?
Burun estetik ameliyatı sırasındada eşlik eden nefes alma problemlerini çözümlemek veya burnun eğriliğini düzeltmek için sıklıkla septum dediğimiz kıkırdak dokuya yönelik müdahalelerimizde olmaktadır. İşte bu müdahaleler sırasında burun dokusunun desteğini sağlayan kemik ve kıkırdak dokuların anatomik dayanma noktalarının oluşturulmasına dikkat edildiğinde burunda çökme veya düşme olamaz. Dolayısıyla tecrübeli ellerde, iyi bir planlama ve dokuya saygı göstererek yapılan estetik burun ameliyatı sonrasında burunda düşme veya çökme beklenmez.
Burun ameliyatı sonrası çökme olursa tedavi edilebilir mi ?
Estetik burun ameliyatı yada burun ameliyatı sonrası burun çökmesi istenmeyen bir durumdur. Saddle nose yada eğer burun olarak adlandırdığımız bu problemin giderilmesi için genellikle bir kıkırdak yada kemik destek dokuya ihtiyaç duyulur. Bazen septumda bulunan kıkırdak doku bu işlem için yeterli olsada revizyon rinoplasti dediğimiz bu burun ameliyatlarında kulak kıkırdağı, kaburga kıkırdağı veya leğen kemiğinden doku alınması gerekebilir. Gerekli doku ihtiyacı muayene sırasında anlaşılacaktır.
Kıkırdak yada kemik doku eksiği hazır kıkırdak yada kemik ile giderilebilir mi ?
Revizyon burun estetiğinde bazen hazır kıkırdak yada kemik doku kullanılabilir. Yüksek maliyet ve kıkırdak dokunun erime riski gibi dezavantajlar olsada bazen bu materyaller tercih edilmektedir.
Sonuç olarak estetik burun ameliyatı sonrasında burun kıkırdağında çökme oluşmaması için dokuya saygılı ve dikkatli cerrahi teknik mutlaka gereklidir. Anatomi bilgisi dahilinde kıkırdak doku gerektiği şekilde korunur ve dayanak noktalarına sabitlenirse burun estetiği ve burun eğriliği ameliyatları nın sonrasında herhangibir olumsuz sürprizle karşılaşılmaz.